Güncel

MHP Aydın Milletvekili Deniz Depboylu; Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar fethetmek

MHP Aydın Milletvekili Deniz Depboylu 424 sayılı 673 Sayılı OHAL kapsamında alınması hakkında MHP grubunun görüşlerini belirtmek için TBMM bir konuşma yaptı.

Depboylu konuşmasında “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 424 sayılı 673 sayılı OHAL Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Aziz Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.Konuşmama başlamadan önce, İdlip'te şehit düşen askerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralı 5 asker ve 1 sivil görevlimize de acil şifalar diliyorum.Değerli milletvekilleri, şanlı ordumuz bugün Suriye'de, komşu ülkenin topraklarında ülkemizi hedef almış ve küresel güçler tarafından desteklenen, beslenen bir terör örgütünün üzerine tüm gücüyle vatanını, milletini korumak üzere giderek bir fedakârlık yapmakta ve en önemli görevini yerine getirmektedir. Bu görevi yerine getirirken, bir yiğit asker tankın üzerinde hazırlığını yaparken bir televizyon programcısı, bir gazeteci yaklaşıyor, diyor ki: "Nereye?" Asker dönüyor "Kızılelma'ya." diyor ve arkadan tekrar soruyor ilk soruyu soran kişi: "Ailene bir şey söylemek ister misin?" diyor. "Ne diyeyim ağabey, beklemesinler." diyor. İşte böyle yürekli, böyle adanmış, kutsiyeti olan bir ordunun mensubu olan bir askerimiz, bir gencimiz bu sözlerle hem gayesini hem de oradaki mevcudiyetini ifade ediyor. Peki, sonra ne oluyor? Bir Kızıl Elma tartışmasıdır almış başını gidiyor. Hatta, öyle biri çıkıyor ki, diyor ki: "Kızıl Elma şirktir." Öyle bir hadsizlik yapıyor ki, zira kendisi milliyetçilikten uzak, kültürünü bilmeyen, Türklüğünden habersiz, tarihini hiç okumamış bir zat olmalı ki bu sözleri ifade edebiliyor. Kızıl Elma nedir, biraz bahsedeyim, belki içinizde de tam olarak bunu bilmeyen vardır veya dinleyen vatandaşlarımızdan bilmeyen vardır. Türkler, özellikle Oğuz Türkleri arasında cihan hâkimiyetinin sembolü olarak ifadesini bulmuş bir mefhum ve mefkûredir. Bazen bir zaferin işareti, bazen hâkimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek için hedef seçilen yerin sembolü olmuştur, sembol olarak kullanılmıştır. Kızıl Elma, üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler ve düşlerdir. Türk milletinin ülkü birlikteliğinin sembolleşmiş hâlidir. Kızıl Elma bir semboldür. Ulaşılmak istenen bir hedef, kat edilmesi gereken bir yol, bir adil yönetim arzusudur. Ülküler Kızıl Elma kavramında sembolleşir. "İnsanları insan yapan büyük bir düşüncenin arkasından koşmalarıdır." diyor Nihal Atsız ve ekliyor "İnsan şeref için, müstesna saydığı bir gaye için ölmesini bilmesidir." Türklerin İslamiyet'le birlikte milletleşme sürecini tamamlaması Kızıl Elma kavramının da o anlamda, o oranda anlam kazanmasına yol açmıştır ve bunu biz farklı farklı olarak da ele alabiliriz. İslamiyet öncesi Kızıl Elma nedir? Sorusuna vereceğimiz cevap: "Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar fethetmek" olabilirdi. "İslamiyet sonrası Kızılelma nedir?" sorusuna vereceğimiz cevap "dünyaya nizam vermek ve İlayıkelimetullah için çalışmak" olurdu. Bahsi geçen Kızılelma hedefleri millî bir ülküdür ve bunlara ulaşmak Türk milletinin ortak amacı hâline gelmiştir. Ülküsüz insanlar inanmadıkları değerleri sadece hayal ederler ve hayal ettikleri şeylerin de olamayacağına inanırlar. Oysa ülküsüne sahip çıkan ülkücüler inandığı değerler için ümit sahibidirler, onun inandığı değer hayalin ötesindedir, ümit ettiği, hedeflediği şeylerin bir gün mutlaka gelişeceğinden de emindirler, aynı Mustafa Kemal Atatürk gibi. Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: "Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri tahsilin hududu ne olursa olsun en evvel, her şeyden evvel Türkiye'nin istikbaline, kendi benliğine, millî ananelerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek lüzumu öğretilmelidir." Peki, Mustafa Kemal Atatürk, böylesine bir bilgiye, kimliğe sahip bir büyük Türk bize bu şekilde bir uyarıda bulunurken bizim geldiğimiz noktada yaptığımız hatalar, katettiğimiz yol nedir, biraz da belki bunları düşünmemiz gerekiyor. Sayın Bekir Bozdağ'ın açıklamalarına baktığımızda, kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilenlerin sayısı 110.778. Bazıları iade olmuş, 3.604 kişi; şu anda mevcut görevden alınmış kişiler 107.174. Peki, bu kadar insan neden ülküsüz hâle geldi de... Tabii ki içlerinde kurunun yanında yaş mı var, onu da bir dikkate almak lazım hepsini suçlamadan önce. Peki, bu kadar millî değer kaybı olmuş, erozyona uğramış bir grup nasıl ortaya çıktı, buna nasıl izin verildi, belki de bunun üzerinde düşünmemiz lazım.Mustafa Kemal Atatürk tarih bilincine sahip, tarihi en iyi bilen liderlerden birisidir; belki de şu anda hepimizin okuduğu tarih kitaplarından çok daha fazla tarih kitabı okumuştur. Bugün Kızılelma'dan rahatsız olanlar, Kızılelma'yı itham edenler veya bozkurt işaretini itham edenler, içlerinde de özellikle Atatürkçü olduğunu iddia edenler varsa lütfen, Mustafa Kemal Atatürk'ün bozkurtla ilgili olarak yaptığı faaliyetleri bir baksınlar, ilk çıkardığı pula baksınlar, ilk bastırdığı paraya baksınlar. Kızılelma ülküsüne böylesine sahip bir liderin kurduğu cumhuriyette bunlardan rahatsız olanların Atatürkçülüğü ne kadar benimsedikleri konusunda herhâlde bir özeleştiri yapmaları gerekiyor. Zira, Mustafa Kemal Atatürk şimdi burada olsaydı zannediyorum, Hatay'ı göz göre göre riske atmaktansa bugün yürütülen harekâtın başında bizzat olurdu. Değerli milletvekilleri, Türk milletinin iradesi, arzusu, hakimiyeti veya ülküsü sadece Türklüğün üzerine değildir. Başbuğ Alparslan Türkeş'in bir sözü var, bunu, millî iradeyi şu şekilde ifade eder, ben sizinle paylaşmak isterim: "Türk milletinin iradesi yalnız Türk milletinin insan haysiyetiyle yaşatılması, yükseltilmesi gayesini güden bir irade değil, aynı zamanda, Türk milletinin yükseltilmesi, yaşatılması iradesi diğer insanların ıstıraplarının giderilmesidir." Şimdi, ordumuzu suçlayanlar, itham edenler -zannediyorum şu anda burada, içimizde böyle birileri yok ama- ki, maalesef toplumda böyle kişilerle karşı karşıya geliyoruz ve olmadık ithamlarla ordumuzu karalamaya, askerimizin moralini yıpratmaya, askerimizin gururunu örselemeye çalışıyorlar ama buna asla izin vermeyeceğimizi bilmeleri gerekir. Zira, askerimiz orada sadece askerî hâkimiyetiyle bir deha yaratmamakta aynı zamanda, orada yaşayan insanlara da ne kadar merhametli olduğu ve onları ne kadar koruma altına aldığı da sürekli kaydedilmekte, dünyanın gözü önüne sunulmaktadır. Bugün, şanlı ordumuz tüm varlığıyla küresel oyunların, terör ordularının üzerine bir balyoz gibi tüm gücüyle inmiştir ve panik hâlinde ne yapacaklarını bilmeyen bu terör unsurları, bir yandan dünyanın dikkatini yanlış taraflara çekmeye, yalanların üzerine çekmeye çalışırken, bir yandan da maalesef, ülkemiz içinde bulduğu yandaşlarla aynı fikri, aynı eylemi burada da yürütmeye çalışmaktadır ama unutulmamalıdır, bugün, şurada, Mecliste ben bir sorsam "Kaç kişinin ailesinde şehit vardır, gazi vardır?" desem, mutlaka çoğumuzun ailesinden çıkar. Benim dedem Çanakkale şehidi, babamın babası. Ben bir şehit torunuyum ve bunu şerefle haykırıyorum, söylüyorum her yerde "Bir dedem Çanakkale şehidi, diğer dedem Kuvayımilliyeci." diye. Bu ülkede, bu milletin bağrında yetişen her asker, "Bugün, oraya, Kızılelmaya gidiyorum." diye gururla gittiğini ifade eden asker, biliniz ki Türklüğün, Türkiye Cumhuriyeti'nin şanlı birer elçisidir ve Nihal Atsız'ın bir şiiriyle bitirmek istiyorum onlara ithafen:"İnsan büyür beşikte, Mezarda yatmak için. Ve kahramanlar can verir,Yurdu yaşatmak için." diyor, Tüm şehitlerimizi saygıyla anıyorum.”dedi.