Güncel

EKODOSD Üyeleri Bafa Gölü’nün güneyine yolculuk yaptı

Geleneksel olarak düzenlenen hafta sonu etkinlikleri kapsamında Kuşadası Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği üyeleri geçtiğimiz Pazar günü Bafa Gölü’nün güneyine yürüyüş etkinliğine katıldı.

Baharın geldiğini müjdeler biçimde açan çiçekler ve yemyeşil çimenlerin büyüdüğü bölgede keyifli bir gün geçiren dernek üyeleri bol bol temiz havayı ciğerlerine doldurmanın keyfini yaşadı. Doğa Koruma ve Milli Parklar Aydın Şube Müdürü A. Egemen İşcan ve şef Erdinç Kutsal’da dernek üyelerinin etkinliğinde yer aldı. Yürüyüş esnasında bölgede faaliyet gösteren taş ocaklarının çevreye gelişigüzel bıraktıkları atıkları gören çevreci grubun üyeleri üzüntülerini dile getirdi. Dernek Başkanı Bahattin Sürücü; ‘’ Maden ocakları Latmos’u ve Bafa Gölü çevresini maalesef kirletmeye devam ediyor. Yetkililerden bu sorun hakkında gerekli işlemleri başlatmalarını istiyoruz’’ dedi. Düzenledikleri gezi hakkında bilgiler veren Başkan Sürücü şu ifadelere yer verdi; ‘’ Doğal ve kültürel değerler açısından Türkiye’nin en önemli göllerinden biri olan Bafa’nın güney kıyılarında, Latmos’un eşsiz manzarası eşliğinde bir etkinlik düzenledik. Doğa Koruma ve Milli Parklar Aydın Şube Müdürü A. Egemen İşcan ve şefi Erdinç Kutsal’ın da katıldığı ve korunan alanlarla ilgili bilgilendirme yaptığı etkinlik Pınarcılar köyünden başladı. Bafa Gölü’nün güneydoğu bölgesinde görülmeye değer en etkileyici alanlardan biri olan Alman arkeolog Dr. Anneliese Peschlow’un keşfettiği Miletos mermer ocakları rotamızın ilk durağıydı. Antik Dönem’in en büyük yapılarından biri olan Didyma’daki Apollon Tapınağı’nın yapımında kullanılan sütun kasnakları, arşitrav vb. yapı elamanlarının hazırlandığı ocaklarda incelemeler yaptık. Rehberimiz Hakan Bahçecioğlu tarafından bölgenin genel bilgilendirilmesi yapıldı. Bafa Gölü henüz Ege Denizi’nin bir körfeziyken, Miletos mermer ocaklarında işlenen yapı elamanlarının, kızaklarla deniz kıyısına getirildiği, Geç Antik Dönem yerleşmesi olan İoniapolis limanından gemilere yüklenerek, bugün Didim Mavişehir’de bulunan Panormos limanına taşınıp, öküzlerle Didyma Apollon Tapınağı’na getirilerek inşa edildiği anlatıldı.

Yapı belgelerine göre; arazi koşulları, taş kırma, ilk yontmalar, çalışma artığı taşların tasfiyesi, nakil yolunun yapım ve onarımı, tekneyle taşıma gibi her safhasının büyük zahmet ve teknik isteyen bu çalışmaların, aynı zamanda çok yüksek maliyetlerle karşılandığı belirtildi. Buna rağmen tapınağın tam olarak tamamlanamadığı söylendi.

MERMER OCAKLARI TARİHE ZARAR VERİYOR

Bir dönemin tarihinde önemli yeri olan Miletos mermer ocakları, zeytin ağaçları içinde yer almaktadır. Geçmiş yıllarda geleneksel usullerle toplanan zeytinlerin taşınması eşeklerle yapılmaktaydı. Bu zahmetli bir iş olduğundan, zeytin çuvallarının traktörlerle taşınması için yeni yollar açılmış. Ancak yol açılırken gerekli hassasiyet gösterilmediğinden bazı sütun kasnaklarına zarar verilmiş. Buradaki yapılar turizme kazandırılabilecek bir dönemi yansıtan kültürel miraslarımızdır. Aynı zamanda arkeoloji ve mimarlık mühendislik fakültesi öğrencilerine kendi uzmanlık alanlarında çok güzel örnekler sunabilecek önemli verilerdir. Bunların korunması için öncelikle yerel halkın bilgilendirilmesi ve ilgili kurumların da gerekli çalışmaları yapması gerekir. Bizans anıtları açısından zengin olan bölgedeki savunma yapılarını ve İoniapolis koyunun batısında yer alan göl kıyısındaki manastırda incelemeler yaptık. Bu yapının diğerlerinin aksine engebesiz bir arazide yapılan tek manastır olduğunu gördük. Bafa Gölü’nün harika doğal peyzajıyla bütünleşen Latmos Dağları’nı doğal seyir teraslarından hayranlıkla izledik.

DOĞA ZİYERETÇİLERİ KENDİNE HAYRAN BIRAKTI

Başkan Sürücü, etkinliğimiz kapsamında yürüyüşümüz gerçekleştirdiğimiz bölgede doğanın yenilenerek ortaya koyduğu görüntülere hayran kaldık, Bembeyaz papatyalar, rengârenk anemonlar, güney kıyılarının zengin orkideleri ve mor açan Karabaş otlarıyla dolu Bafa’nın eşsiz güzellikteki kıyılarında yürümenin mutluluğunu yaşadık.

Adeta bir zeytin ormanı içinde, yüzlerce yıl tarihe tanıklık etmiş kutsal ağaçlara dokunarak, bahar çiçeklerini izleyerek yürüdük. Göl kıyısında suyun üstünde birbirine kur yapan su kuşlarının muhteşem danslarını izledik, cıvıl cıvıl ötüşlerini dinledik. Etkinliğin en ilginç anı da, zeytinlikler arasında koyunları güden bir çoban kızın hikayesi oldu. Koyunları otlatan kızın aslında bir tıp öğrencisi olduğunu, idealinde kadın doğum uzmanı olmak istediğini, Ukrayna’da okuduğunu, savaştan birkaç gün önce biletler ucuz olduğu için hasta olan kardeşini görmek için geldiğini, ailesine yardımcı olmaktan çok mutlu olduğunu, yaptığımız sohbetten öğrendik. Bafa’nın göğsünde bir gerdanlık gibi duran Kahveasar Adası’nın doğayla bütünleşen tarihini fotoğrafladık. Tüm bu güzellikleri bozan tek bir şey vardı. Latmos’un batısında başlayan ve geri dönülmez tahribatlar yaratarak, muhteşem peyzajında derin yaralar açan maden ocaklarını üzülerek izledik. Bir an önce yaygınlaşmadan yeni taleplere olumsuz görüş verilmesi ve Bafa Gölü ve Latmos’un bütüncül bir şekilde korunmasını talep ettik.

Etkinlik bitiminde Bafa Gölü kıyısında zeytinlikler arasında yer alan Çeri Natura’da, bölgenin çeşitli otlarından yapılan yöresel yemeklerden tattık’’ dedi.